Aralık 10, 2022

cumartesi mektupları - 2


sevgili dostum, aziz biladerim dikkatsiz

bu mektubu sana yazmamayı öyle çok isterdim ki bilemezsin. ama hayat işte hep ve hiç beklemediğimiz yerden sınıyor bizi. ters köşe yapıyor. zorlu matematik sorusu karşısındaki sözelci öğrenci gibi bırakıyor. oysa biliyorum ki; senin de matematiğin benimkinden çok iyi değil. ama hallice. en azından sen gidiş yolunu kestirebiliyorsun. ben de o da yok. far ışığına tutulmuş tavşan gibi kalıyorum. elim ayağım boşalıyor. ne yapacağımı bilemiyorum. olayın ilk şokunu atlattıktan sonra sen geliyorsun aklıma. tıpkı on dokuz kasımda olduğu gibi. halbuki hayat bu ibneliği bize yapmasa, hep matematik, hep trigonometri dayamasa burnumuza. azıcık tarih, biraz coğrafyadan gelse üzerimize. ne olurdu sanki?
misal babil'in asma bahçeleri'nden, maveraunnehir'in verimli topraklarından çıkıp gelse fena mı olurdu?
tabi hayata bok atmak en kolayı. ama ve elbette ki asıl suçlu ya da sorumlu benim. belki sorumluluğu almaktan kaçıyorum belki şartlar denen o vahim şeyin arkasına sığınıyorum. ama içten içe biliyorum. bütün kabahat benim.

halbuki büyük düşünür sezen aksu demişti yıllar evvel; bir akarsuda iki kere yıkanmaz. ben değil iki kere, dört kere falan yıkanmaya kalktım. tabi suyun sıcaklığı ve berraklığı gözümü aldı. aldandım. zehirli bir su olduğuna uyandığımda çok geçti. şemsiye yuvasına oturmuştu. sonuç elbette ki hüsran. elbette büyük hayal kırıklığı. nihayet cumartesi mektubu!

bu noktada sorulması gereken ama cevaplamaya istediğinden başlamayacağın sorular geliyor akla.
duygu mu akıl mı?
ikisi birlikte nasıl olur?
denge mühim. oysa dengesizlik felaket.

hani şu ortalığı kasıp kavuran (ki bence o kadar muazzam bir yapım değil ama sonuna dek gittiğim) 1899 dizisinde ihtiyar adam diyor ya; en büyük zaafları duygularını bir kenara bırakamamaları, duygusal düşünmeleri. bu yüzden hep kaybediyorlar.
ben de bu yüzden kaybettim. hep kaybettim. yarın yine kaybedeceğim. belki daha iyi kaybedeceğim beckett'a rahmet! mesele zaten kaybetmek değil sevgili dostum kaybederken ders alabilmek.
peki alabildin mi?
tabi ki hayır.
arnavut inadımla gürcü damarım tutuyor şelale olmuş duygularda sörf yaparken ders mers gelmiyor hiç aklıma. ancak işte sonunda, hız sınırını aşıp bir kayalıkta paramparça olana dek. bu durumda yine 1899'dan gidersek "simülasyon" yeniden başlıyor. 
yeniden, yeniden ve yeniden.
bana da sana yazmak düşüyor sevgili dostum.

hadi kal sağlıcakla.

.

the talking bugs - my wounds


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder