Eylül 25, 2022

Okuyucudan Yazara Gönderilmemiş Bir Yorum (2) :

Bugün Pazar, sen yazmadın ve birazdan akşam olur. Oysa ne kadar çok ihtiyacım vardı yazacaklarına. Ama sen bunu nerden bileceksin değil mi? 

Bu böyle olmamalı. Yazarlar sadece canı istediğinde yazmamalı. Okuyucusunu da düşünmeli. Hem kendileri demiyor mu "Yazılanlar yazıldıktan sonra sadece yazara değil, ona ihtiyacı olanlara aittir" diye?

Burada durdum ve yazdıklarımı tekrar okudum. 

Okuyunca da güldüm. 

Sana değil kendime güldüm. 

Bir yazara nasıl ve neden yazması gerektiğini öğretmeye kalktığım için. 

İyi ki göndermiyorum sana yorumlarımı. 

İyi ki sadece kendince, kendi saatinde yazıyorsun.

Ama sen yine de okuyucularına hak ver. Kim "Kaçsam Bırakıp Senden Uzak Yollara Gitsem" dinlemek yerine, yazdıklarını okumak istemez ki?

Özellikle Pazar akşamüstü.

Eylül 24, 2022

Okuyucudan Yazara Gönderilmemiş Bir Yorum (1) :

Yazdıklarını okumayı seviyorum. Daha çok yazmanı isterdim. Ama sen az az yazıyorsun. Tam olarak kelimelere dökmüyorsun söylemek istediklerini. Hani çok uzun anlatmak gerekiyormuş da, sadece ima ile geçmişin gibi.

Bu durum hoşuma gidiyor. Hem daha çok tanımak istiyorum seni, hem de "iyi ki az tanıyorum" diyorum. Böylece seni istediğim gibi düşünebiliyorum.

Bazen bir kaç defa okuduğum oluyor yazdıklarını. Günler sonra okuduğum, okumak için beklettiğim ya da alelacele okuduğum oluyor. Senin yazdığın gibi okuyorum ben de.

Düşüncelerimde gülümsemelerinin bana kadar ulaştığı oluyor, pişmanlıklarını hissettiğim. Belki de okuduklarımda sadece kendimi görüyorumdur. Bilmiyorum ama seni okumayı seviyorum.

Yaşarken sevdiğin şarkılar, altını çizdiğin kitaplar olmuş; başardığın işler, kaybolduğun yollar. Yazdıklarından az çok tahmin edebiliyorum bunları. Gelecekte de yaşanabilir yaşadıklarının aynıları. Hatta gelecek tüm sessizliği ile önümüzde durmasa, sorabilirdik bile ona.

Bir saniye!

Şüpheye düştüm...

Lafın gelişi "sorabilirdik" dedim ama sanırım sormak istemezdik. Evet bu cümleyi düzeltmem gerek; "İstemezdik" Neden bilelim ki gelecekte neler olacağını? Ne işimize yarar ki?

(Unutmadan şunu da söylemem lazım: Yazdıkların benim için, dost bir ruhla sohbet gibi. Bu önemli.)

Kelimelerini cam şişeye koyup denize atan herkes, elbette o şişeyi kimin bulduğunu bilmek ister. En doğal hakkıdır da bu.

Ama çok ilginç bir çelişkiyle, istemez de! Bilirse, artık yazamayacağından korkar. Artık yazamayacak olmaktan neden korkulur bunu sen benden daha iyi bilirsin. İzah etmeme gerek yok.

O yüzden sen yine okuyanın kim olduğunu bilmeden yazmaya devam et.

Ben de sessizlik içinde okumaya devam edeceğim.

Anlaştığımız gibi.

Eylül 22, 2022

tbt for blogger (ahmak ıslatanlar -3)

 6 Eylül 2009 pazar 

vaya con dios 

 



 (ayaktakiler soldan sağa: dikkatsiz, m.selim:)

 

bu blogu açma arefesindeki tereddütümde "bizim tarzımız da bu işte blog açıp blog kapatmak napalım biz de böyleyiz işte bizi seven de böyle sevsin " demişti dikkatsiz biladerim. bunun üzerine ben de "huzursuzuz, rahatsısız, bloglarda dinelen tipleriz olm biz" gibi bişiler saçmalamıştım. bu da bizim takıntımızdı işte. evet bloglarla savaşıyorduk tam anlamı ile. bazı onlar galip geliyordu bazı biz. belki de gerçek hayatımızdaki kavgaların yansıması olarak orada gerçekleştiremediklerimizi burada gerçekleştirmek, kendimiz dahil kesip atamadıklarımızı blogu toptan yok ederek bir intikam almaktı amacımız! ya da rahat batıyordu da yerimizde duramıyorduk. sebat edemiyorduk, gerçekte gidemezken buralardan gitmek istiyorduk. ama aslında buradan da gidemiyorduk. devamlı bir diken üstülük, bir huzursuzluk, bir savaş hali. insan olmaktı belki de sıkıntımız. lakin bundan kime ne!
hülasa-ı kelam seni çok iyi anlıyorum kıymetli biladerim. o yüzden takma kafana şapkadan başka bir şey. bu da geçer yahu!
bu da geçer....

vaya con dios - pauvre diable