Kasım 16, 2022

Okuyucudan Yazara Gönderilmemiş Bir Yorum (4)

Bu sana göndermediğim 4. yorumum olacak sevgili yazar. Bir yerlerden duymuştum ya da okumuştum: Eski toplumların birinde, sayılar şöyle kullanılıyormuş: Sıfır – sıfır, bir- bir, iki ve sonrası için de “çok” diyorlarmış. Yaklaşık böyle bir şeydi hikaye.

Demek oluyor ki, bir hayli zamandır çok yazdım sana ve çok okudum seni. Bir de dün Şükrü Erbaş okudum hiç tarzım olmamasına rağmen. Ömür Hanım’la Güz Konuşmaları diye bir şiiri. Şöyle diyor şair:

“Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan.

Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür…

Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.”

Evet, burası ilgimi çekti yazdıklarından. Sanırım bugünlerdeki iç dünyama denk geldiği için sevdim bu satırları.

Keşke diyorum sen de yeni bir şeyler söylesen yazdıklarınla. Hem yazar olarak senin ihtiyacın var buna, hem benim ihtiyacım var okuyucu olarak. Gerçi Erbaş “bizi değişmek çirkinleştirir” de demiş ama insan yeni sözler okumaya da ihtiyaç duyuyor.

Yeni sözler dediğim işin bahanesi. İnsan tazelenmeye ihtiyaç duyuyor aslında. Yıkanmış ferah, temiz bir balkon, sulanmış bir çiçek gibi; insan kendini de yıkayıp, sulayıp, tazelemeye ihtiyaç duyuyor. Keşke gönderebilseydim de okusaydın bunu ya da hissetseydin içinde.

Öyle bir şey de var biliyorsun. Seslere, sözlere ihtiyaç duymadan hissetmek. Hatta en çok o var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder